Tost ve Çay

Çarşamba, Eylül 13, 2006

Bizim kalitemiz bu!


Galatasaray'ın UEFA'daki ilk maçını seyretmek ve Olimpiyat Stadı'nı görmek için dün akşam saat 18:00 gibi yola koyulduk.

Çok fazla anlatacak bir şey yok, 23:40 gibi maç dağıldı fakat sadece otoparktan çıkmamız 01:30'ı buldu.
Milliyet'in haberine göre ;
"UEFA temsilcisi Alain Courtois, maç sonrası hakemlerin trafik nedeniyle otele gidememesi üzerine, "Eğer bir saatte buradan ayrılmazlarsa, bu statta bir daha maç oynanmaz" tehdidinde bulundu. Duruma bir an önce çare bulunması istenirken, tüm girişimlere rağmen bir saatlik zaman içinde hakemlerin aracı sadece 300 metre ilerleyebildiler.
Polat, yaşanan skandal sonrası İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'a dert yanarak, "Eğer bu saha kapatılırsa yanarız. Üç maçın da biletlerini sattık. Biz ne yaparız?" dediği öğrenildi.
UEFA gözlemcilerinin de trafik nedeniyle Atatürk Olimpiyat Stadı'na 2.5 saatte gelebildikleri ve yaşanan bu olumsuz gelişmeleri ağır bir raporla UEFA'ya sunacakları bildirildi.


Herkes şikayet ediyor, "Bu millet bunu haketmiyor, daha organize olunmalıydı" diye. Hayır kardeşim bu millet bunu hakediyor. Her alanda standartlarımız yerde sürünüyor, inanmayan aşağıdaki kriterlere baksın:

Milli Çapkınımız kaya gibi bir adam,
Seks sembolümüz olarak geçen megastarımız, gayri resmi eşcinsel,
Dünyanın en pahalı benzinini, kalite sınıfına göre dünyanın en pahalı arabalarına dolduruyoruz,
Kiralarımız New York ile yarışıyor, trafiğimiz ise NY'dan kat be kat daha kötü,
Avrupa'nın en pahalı sabit telefon ve cep telefonu hizmetini alıyoruz,
Vergiden vergi alınan tek ülkeyiz,
vs. vs. vs.

Cumartesi, Eylül 02, 2006

Orjinal 12 Dev Adam!



Adettendir, Amerika'da çok ciddi bir endüstri olan NBA, NFL, NBL şampionları ünvanlarını "Dünya Şampiyonu" diye alırlar. Geçmişte herne kadar birçok kişi bunu haklı görse de FIBA'nın uzun süredir ifrit olduğu bir şeydi bu. Zaten Japonya 2006'nın sloganın da "One world, one title" olması tesadüf değil.

Amerika'da bunun bilincinde olacak ki, 2002'de aldığı dört malubiyet ile başlayan Nightmare Team ekolüne son vermek için uzun süredir biraraya gelen en ciddi, en oturaklı kadroyu oluşturdu. Kadroya katılacak bütün oyunculara bunun "tatilden geldik şu dünya kupasını alalım da gidelim" türünden bir şey olmadığı, bu takımın 2008'e kadar üç yıl beraber oynayacağı anlatıldı.

Maçlar yirmişer sayı ile geçilmeye başlayınca düşündük ki gerçekten kafalar değişmiş, karşısındakileri ciddiye alan bir takım ortaya çıkmış.

Halbuki bunun böyle olmadığı, Amerikan takımının niye dünya üçüncüsü olduğu, sonradan koç Mike Krzyewski ve Dwyane Wade'in açıklamalarından anlaşıldı.

Koç K'nın açıklaması, "(Yunanistan takımında)Dört Numara'nın ilk yarıda ilgi çekici bir şekilde oynadığını düşündüm, ikinci yarıda da Yedi Numara oldukça ilgi çekici bir oyun çıkarttı ve Onbeş Numara ikinci yarının sonlarına doğru muazzam şutlar soktu" şeklindeydi. (Karşılarındakilerin kanlı canlı oyuncular olduğunu unutup onların sadece sayılar olduğunu düşündüğüne mi yansın, isimlerini bilecek kadar bile oyuncuları tanımadığına mı? Yannakis taktik olarak maçtan önce formaları değiştirseydi sanırım Amerikan takımı tarihi bir fark yerdi!)

Wade'in açıklaması ise "Şimdiye kadar onları hiç izlemedik, ama eminim koçlarımız oyun planlarını çözmek konusunda muhteşem bir iş çıkartacaklar." şeklindeydi. (Şampiyonluk adayları içinde mücadelesi ile en çok ön plana çıkan Yunan takımını da izlemediklerine göre, Halka'nın orjinalini seyretmek için sinemaya gitmişlerdir herhalde)

Görünen o ki, Orjinal 12 Dev Adam'ın, NBA'in önde gelen yıldızlarının bizim 12 Adam Gibi Adam'dan öğrenecekleri çok şey var daha.

12 Adam Gibi Adam


Hiç gerek yok dev adamlara, cesuryüreklere filan. Bizim oyuncularımızın adam gibi adam olması, elinden gelen çabayı sarfetmesi yetiyor. Böyle olduğunda ne leş kargalarının "hojammm, ben olmasın demiyorum..." polemiklerine yer kalıyor, ne de bu kadar kişi ekranları başında, bir an bile olsun sahadakilerin ellerinden geleni yaptıklarından şüphe duyuyor.

Herşey bir yana ben oyuncularımıza özellikle son oynanan Litvanya maçı için ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Bundan sonra sanırım hiçbir zaman hüzünlü bitişler yaşamayacağız, yirmi otuz sayı geride girmezsek son dakikaya her zaman için "biz bu maçı alırız" inancımız olabilecek.

Bir özel teşekkür de "Türk gibi başla, Alman gibi bitir" lafını tarihe gömdükleri için bu arada. Teşekkürler 12 Adam Gibi Adam, bizleri gururlandırdığınız için.

Not: Turnuvada formasında ülke ismi olmayan nadir takımlardan biri bizdik. Tamam anladık "Ne mutlu Türk'üm" diyene lafını "Ne mutlu Türkiye'liyim" demeye kadar götürmüş durumdayız da Türkiye isimini formaya yazmaya da mı utanır olduk o kısmı anlayamadım. (Onur'a bu hatırlatması için özel olarak teşekkürler)